Sağlık

HİASD’dan ‘Büyük Deprem ve Alınacak Dersler’ Toplantısı

Herkes İçin Acil Sağlık Derneği (HİASD), zoom üzerinden Beyin Sarsıntıları ve Afet Yönetimi konulu toplantı düzenledi. HİASD Lideri Ülkümen Rodoplu, deprem bölgesi ile ilgili tespitlerini aktararak bundan sonra yapılması gerekenlere dikkat çekti. Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMOD) Genel Başkanı Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur afet yönetimi hakkında bilgi verdi. BSHA’nın ‘Deprem bölgelerinde salgınlara karşı ne yapılmalı? sorusuna yanıt veren Akdur, sınır komşumuz Suriye’de kolera salgınının sarsıntı bölgesine yayılma riskinden bahsederek, acil önlem alınması çağrısında bulundu. Tedbir alınmazsa kolera riski de dahil olmak üzere diğer salgın hastalıklarla birlikte birçok ölümün meydana gelebileceğini söyledi.

Uzmanlar Büyük Depremi ve Alınacak Dersleri Konuştu

Toplantıda alanında uzman kişiler, Kahramanmaraş merkezli 10 ilde meydana gelen depremlerden alınacak dersler, eksiklikleri, deprem sonrası travma sonrası gerilim sendromu, afet yönetimi ve halk sağlığı konularında açıklamalarda bulundu. Moderatörlüğünü HİASD Genel Sekreteri Büşranur Berrak’ın yaptığı toplantıda HİASD Lideri, Dünya Sağlık Örgütü Eğitmeni, Afet Tıbbı Uzmanı Ülkümen Rodoplu açılış sunumu yaptı. Toplantıda Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMOD) Genel Başkanı Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur, depremlerde afet yönetimi ve deprem bölgelerinde halk sağlığı riskleri hakkında açıklamalarda bulundu. Davranış Araştırmaları ve Tedavileri Merkezi (DATEM) Kurucusu Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, deprem sonrası depremzedeler ve tüm toplumda yaşanan travma sonrası gerilim sendromu hakkında değerli açıklamalarda bulundu. HİASD zoom etkinliğinde deprem bölgesinde de görev alan Arama Kurtarma Uzmanı Sadettin Uslu ve Paramedik Mehmet Ataklı, büyük depremde arama kurtarma alanında yaşanan aksaklıkları da anlatarak, çıkarılması gereken dersler hakkında bilgi verdi. .

Rodoplu HİASD Lider Uzmanı Dr.: Beyin Sarsıntısında Sınıfı Sadece Gönüllüler Geçti

HİASD Lideri Uzman Dr. Ülkümen Rodoplu açılış konuşmasına beton tabutlarda günlerdir kol ve bacakları kanlar içinde kurtarılmayı bekleyen 10 bin insan olduğunu ve bunu hak etmediklerini söyleyerek başladı. Rodop şöyle devam etti: “Keşke bunları birkaç saniye düşünseniz. 14 gündür tüm dünyanın gözü hem bizim hem de Suriye’nin üzerinde, sadece bu depremden etkilenen 15 milyon değil, tüm dünyada 85 milyon insan etkilendi. Kahramanmaraş Pazarcık merkezli deprem geniş bir alanı etkiledi. Toplamda 234 artçı sarsıntı meydana geldi. 72.663 ölü olacağı iddia ediliyor. 100.000’den fazla yaralı var. Bu depremde toplam nüfusumuzun yüzde 15,7’sini kaybettik. Yıkılan binaların yüzde 52’sinin 2001’den sonra, yani 1999 Gölcük depreminden sonra yapılmış olması hayret verici. Depremde arama kurtarma çalışmalarının ilk iki günü altın saatleri ve ilk 48 saati aksamalar yaşandı. Üçüncü gün arama kurtarma anlamında bir ağırlaşma yaşandı. 14 bin 604 arama kurtarıcının 3 bin 40’ının yurt dışından geldiği bilgisini paylaşmak isterim. Hayat kurtarmak için elimizdeki tüm kaynakları kullanmalıyız. Bu depremden sonra ülke olarak iflas ettik. Başarılı olanlar sınıfı geçen gönüllülerdi. Geleceği tutkuyla kucaklamak için birçok nedenimiz var.”

14 Mayıs’ta seçim olacak olması afet yönetimini de etkiledi.

Başkan Ülkümen Rodoplu, sarsıntıyı 1999 depremiyle karşılaştırarak konuşmasına devam etti. Marmara depreminin ilk iki gününde güvenlik güçlerinin askerlerin sarsıntı bölgesinde olduğuna işaret eden Rodoplu, “Stadlar ve toplanma alanları Marmara Depremi’nden sonra kullanılmaya başlandı. Hızlı bir hareket olmadı. Afet Yönetimi Daire Başkanlığı afetlerde daha hızlı olmak için kuruldu ama bazı dersler çıkarmamız gerektiğini gördük. Senaryo berbattı. Şimdiye kadar dünyada bundan daha büyük depremler oldu ama 9 saatin ortasında artçı deprem olmadı. Depremin zamanı, büyük artçı sarsıntılar, yılın en soğuk günleri onu daha ölümcül hale getirdi. Türkiye’de 14 Mayıs’ta seçim olacak olması afet yönetimini de etkiledi. Bir hizmet sunmak için bir yarışmaya girildi. Bir şey yapılmadığında yapılıyormuş gibi gösterildi. Bir gecikme olmuş olmalı. Marmara Depremi sonrası bölgede bulunmuş bir doktor olarak şunu söyleyebilirim; O dönemde afet yönetiminde sıkıntılar vardı ama güvenlik gecikmedi. Afet yönetiminde güvenlik birimleri vazgeçilmezdir. Arama kurtarma 48 saatin ardından yavaş yavaş başladı. Arama kurtarmanın en değerli olduğu altın saatlerde Kahramanmaraş Depreminde yeterli arama kurtarma çalışmaları başlamadı. Toplumda büyük bir beklenti vardı. Çok geç davrandı. Resmi açıklamalar zamanında yapıldı ama ne yazık ki inandırıcı olmadı çünkü toplumda da bir güven eksikliği vardı. Kızılay çadırları nereye gitti? Depolardan bir yere mi gitti? Ne olduğunu hiç görmedim. Devlet kurumları hızlı hareket etmeyince gönüllüler devreye girdi. AFAD yönetimi ile birlikte Bakanlar da sahadaydı. Sistem mükemmel çalışsaydı bakanlara gerek kalmazdı. Koordinasyon ve organizasyon eksikliği güvensizliğe neden oldu. Sistem çökebilir ve burada çökebilir. İnsanların kendileri yaraları iyileştirmeye başladı. Felaketlerin insanları birleştirdiğine şahit olduk. Ermenistan sınırı açıldı. Yunan ekipleri buradaydı, İsrail arama kurtarma ekipleri Suriyeli depremzedeleri kurtardı. Dirençli bir toplum inşa edebilmek için gelecek için umut gördük. Anladık ki bilenler ve bilmeyenler ortada olabilir.” Rodoplu, Meksika Arama Kurtarma Ekibi’nin enkazı altında hayatını kaybeden Kurtarıcı Köpek Prote’ye teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.

TÜMOD Lideri Akdur: Her Ailenin Afet Planı Olmalı!

TÜMOD Genel Lideri, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur, büyük depremde ortaya çıkan en değerli konunun devletin geleceği şekillendirme yeteneği olduğunu söyledi. Akdur, bir devlet ve yöneticilerinin gelecekte söz sahibi olabildikleri takdirde, planlama ve organizasyon, afet uyum ve denetim süreçlerini eksiksiz yerine getirerek misyonunu ve kendilerinden bekleneni yerine getirmeleri durumunda başarılı sayılacağının altını çizdi. Akdur, devlet sisteminde afetlere karşı var olan yapılanma sistemlerini anlatan sunumunda, mevcut yapının tüm birimlerini içerdiğini ancak bu yapıların büyük depremde çalışmadığını söyledi. Yaşanan depremde Türkiye’nin şu anda dış yardım ve kriz yönetimi safhasında olduğunu belirten Akdur, “Kriz yönetiminin temel amacı, afetten etkilenen toplumun yaşamını devam ettirebilmesi, ikincil afetlerin önlenmesi ve toplum geleceğe. Planlamanın depremden çok önce yapılması gerekiyordu. Afet kamplarının yerlerinin ve alt yapılarının önceden belirlenmesi gerekiyordu. 6 Şubat’tan beri herkesin uyumsuz olduğunu söyledi. Uyum yoksa eksiklikler meydana gelir. Arama kurtarma 48 saat sonra başladı. Türkiye’nin potansiyel gücünü kullanamaması gecikmelere neden oldu. Verimsiz harcamalar oldu. Afet planı söz konusu olduğunda başka bir yanılgı daha vardır. Afet planının iki ayaklı olduğunu unutmamalıyız. Her ailenin bir afet planı olmalıdır. Sel selse, yangın yangınsa, deprem de depremse, bir plan olmalı. Her şehirdeki her dairenin bir afet planı olmalıdır. Kurumların da afet planları olmalıdır. Bundan sonra bir an önce planlama anlayışına geçmemiz gerekiyor. Afet planları en küçüğünden en büyüğüne kadar gerçek olmalıdır. Kurumlarda en küçük birimden en büyük birime hatasız gitmelidir. Aksi halde tüm birimler tek tek planlama yapmazsa kendi durumunu belirleyip plan yapamaz. Şu anda hangi kurumlar durgunluk içinde? “Türkiye’de hiç kimse sorunun sorumlu kurumu hakkında çok fazla konuşmak istemiyor” dedi. Afetlerde risk yönetimi ve ana analiz ortaklarından bahseden Prof. Dr. Akdur, mevcut kurumların da kendilerinden beklenenleri ve planlama gereksinimlerini yerine getirmesi gerektiğine dikkat çekti. ‘Sağlık Bakanlığı bu facianın neresinde?’ sorusunu yönelterek, bakanlığın acil ve sağlık hizmetleri genel müdürlüğü ve buna bağlı 6 daire başkanlığı olduğuna dikkat çekti. Arama kurtarma ile ilgili Sağlık Bakanlığına bağlı ASKOM, 112, UMKE, HAP (hastane afet planları) ekiplerinin bulunduğunu söyledi.

Deprem Eleştirmeni… 1999 Sonrası Bu Durum Kabul Edilemez!

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur, “Acımız, derdimiz çok büyük. Sadece deprem bölgesinde olanlar için değil, orada olmayan bizler için de acı var. Olayın hemen ele alınmaması çok problemli. Bunları hangi birimlerin, hangi kurumların yapması gerektiği, beklenen görevleri ne kadar yerine getirdiği ve ne kadar başarılı olduğu hem kendilerinin hem de bizler tarafından değerlendirilmelidir. Marmara Depremi’nden sonra Türkiye’nin böyle bir felaketteki başarısı kabul edilebilir veya algılanabilir bir şey değil. Kahramanmaraş Depremi sonrası artık illerde ilk yardım aşamasındayız. Kamplar bile tamamlanmadı. 12. gün tuvalet ihtiyacı bile karşılanmadı. Türkiye’de yer sarsıldığında insanlar binalardan, hatta yataklarından çıkmaya bile gerek duymuyorsa kriz yönetimi tamamlanmış demektir. 8 saatte sokaktaki vatandaşlarımıza çorba ulaştırabilirsek, 72 saatte arama kurtarma teşkilatımız olursa başarılı olabiliriz. Umarım böylesine hızlı bir yeniden yapılanma ile acılarımızı dindirir ve geleceğe daha güvenle bakarız.”

  Sınırlarımızdaki Kolera Salgını Tehdidine Vurgu

prof. Recep Akdur, BSHA’nın deprem bölgelerindeki salgın riskine ilişkin sorusunu şu şekilde yanıtladı: “Şu anda deprem bölgesinde sağlık açısından çok önemli konular var. Artık tuvalet ve saf içme suyu, evsel su meselesini bile çözemez olduk. Önemli disiplinli restoran ve kafeteryaların kurulduğu yerler sağlanamadı. Çadır kent afet kent koşullarına uygun değil. Hal böyle olunca birçok salgın tehlikesi var. İçme suları ve bu sulardan yapılan yemekler yoluyla meydana gelebilecek akut ishal salgınları ve solunum yolu enfeksiyonları gibi salgın hastalık riski çok yüksektir. Kalabalık ortamlardan kaynaklanan risk kümelerinde; Yaşlılarda çocuklarda zatürree ve bronşit gibi hastalıklara yakalanma riski söz konusudur. Dünya sarsıntılarının tarihi bunu gösteriyor. Sarsıntıların ardından yaşanan salgın hastalıklar, sarsıntılar kadar can kaybına neden oldu. Haiti depreminin ardından 6. dönem kolera salgını halen devam ediyor. Sınırlarımıza yakın bu tür enfeksiyonlar var. Uyuz, bit, pire parazitleri ile ilgili sorunlar vardı. Hava sıcaklığı yükseldiğinde sivrisinekler ve karasinekler çok artacaktır. Çevremizdeki sağlık koşulları gerçekten çok kötü durumda. Halk sağlığı ile ilgili önlemlerin çok hızlı ama çok hızlı alınması gerekiyor.”

Düşük Kaliteli Yakıtlar Deprem Bölgelerinde Risk Yaratır

Isınmanın kalitesiz linyitlerle ve güvenliği düşük sobalarla yapıldığına dikkat çeken Akdur, şunları söyledi: “Deprem bölgelerinde akşam 17.00-18.00’den sonra her yer duman. Manzaraları görseniz, burada bir yangın çıktığını düşünürsünüz. Sağlık açısından çok zorlu şartlar var. Su düşünceli, tuvaletler kalabalıklar tarafından kullanılıyor. Beslenme ile ilgili de büyük sorunlar var. Depremden sonraki üç-dört gün içinde çadır kamp yerleşimlerini tamamlamalı ve hamileleri taramaya başlamalıydık. Hamileler, yaşlılar, çocuklar, engelliler ve yalnız yaşayanlar başlı başına birer risk kümesidir. Bu risk kümeleri kısa sürede gözetim altında tutulmalı ve gerekli sağlık taramaları yapılmalıdır. Ancak 10 binden fazla kişinin toplandığı bir alanda düzensiz kurulan çadırlarda ahenk ve denetim nasıl sağlanacak? Zorluklar çok büyük, umarım daha uygun olur.”

Psikolog Prof. Dr. Şalcıoğlu: Online Terapilerle Hızlı Güzelleşme Amaçlanmalı

DATEM Kurucu Klinik Psikolog Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, 1999 Marmara Depremi sonrası depremzedelerin yaşadığı psikolojik sorunlarla ilgili yaptığı araştırmalara değinerek, depremin etki alanının daha geniş olması nedeniyle psikolojik etkilerinin de daha fazla olacağına işaret etti. ve bugün yaşanan depremde etkilenen kişi sayısı. prof. Şalcıoğlu, deprem sonrası travma sonrası gerilim sendromu yaşayanlar için güzelleştirme çalışmalarının yapılması gerektiğini vurguladı. Türkiye’de psiko-destek konusunda uzman eksikliği olduğuna işaret eden Şalcıoğlu, deprem bölgelerinde kaygı, öfke, güvensizlik ve paniğin çok yüksek olduğunu, önlem alınmazsa bu duyguların kalıcı kronik hastalıklara dönüşebileceğini vurguladı. . Afetlerin ardından toplumda ciddi kaygı sorunlarının yaşandığına işaret eden Şalcıoğlu, “Bunalım çok sık görülüyor. Alkol tüketiminde artış olabilir. Tramvay ile baş edilememesi nedeniyle insanlar bilinçlerini değiştirmek için alkol ve elementlerin kullanımını arttırabiliyor. Travma sonrası gerilim bozukluğu, karşılaştığımız en yaygın sorundur. Travma sonrası gerginliğin en değerli göstergesi olan travma geçiren kişiler, yaşadıkları olayların sahnelerinden ve anılarından kurtulamazlar. Fotoğraf çerçevesi film klipleri gibi gözlerinin önüne gelir ve olayı tekrar tekrar yaşarlar. Bireyler korku ve öfke duygularını yeniden yaşarlar. Manevi tepkilerin yanı sıra fizyolojik etkiler de vardır. Ayrıca kalp çarpıntısı ve uyku sorunu yaşayabilirler. Bir modül uyuduğu zaman rüyasında bu olayları görür. Bu anıları akıllarından çıkarmaya çalışırlar. Bir süre sonra bu tramvay olayını hatırlatan insanlardan kaçınma davranışı başlar. Bu durum aslında bir rahatlama olsa da kısa vadede ama uzun vadede sorun yaratan bir davranıştır. İnsan her zaman kaçınarak yaşamak zorundadır ama bu, bastırmaya çalıştığı duygularının uzamasına neden olur. Bu kişiler de çok ağır duygularla baş etmek zorunda kalıyor ve bu da kronik bir soruna yol açıyor” dedi.

Deprem Korkusu… İstanbul’da Çok Kişi Endişeli

Şalcıoğlu, şu anda İstanbul’da birçok kişinin terör içinde olduğuna işaret ederek, “Depremin merkez üssüne yakın bir yerde yaşayan ve ağır yıkımla karşı karşıya kalan dört kişiden biri travmatik gerilim sendromu yaşıyor. Deprem sırasındaki kaygının risk faktörü, bu sendromu ilk etapta belirleyen sebeplerin ortasında yer almaktadır. Anksiyete kronikleşir ve yayılır. Beyin sarsıntısı sırasındaki kaygı daha sonra kronik formda yaşanabilir. Alanımızda çok mezun veriyoruz ama çok kişiye yetkinlik kazandıramıyoruz. Bu alanda yeterli bilgiye sahip ve etkin bir şekilde çalışabilecek uzman sayısı oldukça azdır. Ruh sağlığı hizmetlerinin uyumu söz konusu değildir. İnandıklarımız doğrultusunda yapabileceklerimiz de sorunlara yol açabiliyor. Ruh sağlığı hizmetleri makul bir model çerçevesinde düzenlenmelidir. 99 beyin sarsıntısından sonraki çalışmalarımız, deprem travmasının güçlü travması için bir davranışsal terapi modeli geliştirdi. Sarsıntı travması ile ilgili çabaların sağlam bir teorik temele sahip olması gerekir. Teorik çalışma önemlidir. İnsanlar için etkili olan tedavileri uygulamalıyız. Birçok tedavi Batı’dan ithal edilen tedavilerdir. Batı kültüründe Doğu toplumlarında uygulanabilecek tedavi diye bir şey yoktur. Terapiler kısa süreli ve daha çok kişiye ulaştırılabilecek şekilde olmalıdır. Travmanın etkileriyle başa çıkmak için bir repertuarımız var ve insanlar kendi başlarına uygulayabilecekleri yöntemlerle iyileşebiliyorlar. Sosyal medya da bu konuda önemli bir rol oynamaktadır. İnsan tedavisi, çevrimiçi terapiler ve uygulamalar aracılığıyla sunulabilir. Bu bir vizyon gerektirir. Mobilizasyon ve standart bir hizmet gerektiriyor.”

Sadettin Uslu: Bu Acıları Unutmamalıyız!

Kahramanmaraş Depremi’nde deprem bölgelerinde görev yapan Arama Kurtarma Uzmanı Sadettin Uslu, toplantıda arama kurtarma çalışmalarında yaşanan eksikliklerden, sorunlardan ve koordinasyonsuzluktan ders çıkarılması gerektiğini vurgulayarak, Türkiye’de her vatandaşın afet durumunda ne yapması gerektiği konusunda eğitim alması. Uslu, “Acı verici de olsa gördük ki burada kıymetli olan 72 saat hizmet olmazsa biz ne yapacağız? Bu nedenle vatandaşların afet bilgisine sahip olması gerekmektedir. Bu önceden analiz edilmelidir. Bu konuda afette hala iyileşme halindeyiz. Risk boyutunda eksiklikler var. Afetlerde bizi kurtaracak olan eğitimdir. Planlamada birçok eksiklik var. Deprem bölgelerinde arama kurtarma yaparken iletişim en büyük zorluktu. Telsizlerimiz çalışmadı. Olay yerine gitmeye çalışıyorsunuz, ulaşım sıkıntısı çekiyorsunuz. En büyük acılardan biri de enkaza varırsınız, insanlar dün ses duyuldu diyorlar ama bugün duyulmuyor. Neden dün gelemeyeceğini söylüyorsun? Van depreminde daha önce müdahale edilmişti. 23 yıl önceki depremde müdahale daha erken olmuştu. Burada çok şey öğrenmeliydik ama geride kaldık. İnsanların ricalarını asla unutmayacağız. Hastalanan kazazedenin yakınları bir umut olduğunu söylüyor ama canlı rapor alınca o enkazı bırakıp kesinlikle canlı olan yerlere gitmeniz gerekiyor. O insanların bakışlarını ve ricalarını asla unutmamalıyız. Bu acılardan ders çıkararak herkesin daha fazla eğitim alması ve sorumluluk alması gerekiyor ki daha az acı ve can kaybı oluşabilsin. Pansuman konusunda daha hızlı yanıt almamız gerekiyor” dedi. (BSHA-Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu